Friday 12 February 2010

Feride Çiçekoğlu - Vesikalı Şehir


Uçurtmayı Vurmasınlar'ın yazarı ve senaristi olarak adına aşina olduğum Feride Çiçekoğlu'nun daha önce bir eserini okumamıştım. Vesikalı Şehir, dört bir yandan sürekli karşıma çıkıyordu; öyle ki en son bir de kitapçıda karşıma dikilince elimi uzatıp hemen aldım. Hakkında bir şey biliyor muydum? Hayır... Referans verilen veya alıntılanan yazılardan edindiğim izlenimden başka bir fikrim yoktu. Kitabı merak etmemin nedenlerini ve sürekli karşıma çıkmasının ardındaki gizemi anlamam uzun sürmedi; Feride Çiçekoğlu'nun cümleleri üzerinde gözlerim hevesle gezindi...

Bir kitabın değişik anlatım tarzlarını harmanlaması harikulade bir şeydir, çünkü bir konunun hem bilimsel, hem akademik, hem şiirsel, hem öyküsel, hem öznel, hem nesnel (dışardan; kesinlikle tarafsız değil), hem linear, hem non-linear, hem bilinç düzleminde hem de bilinçakışıyla ele alınıp anlatılabileceğini ve bu tarzların hiçbirinin birbirinden üstün olamayacağını, herbirinin başka türlü bir tadı olduğunu hatırlatır.

Vesikalı Şehir, bir sahneyle açılıyor. Birinci tekil kişi anlatımıyla, yazarın bilincinde geziniyoruz. Anlatıcımız hafiften sarhoş olduğundan, bilinçakışındaki karman çorman kopuk referanslar, kitabı okudukça anlamlanacak... Bu bir nevi "konsantre" öğeler geçişinin kıvrımları, ilerleyen sayfalarda önümüzde açılacak. Sonra o sayfalar okurun zihninde tekrar buruşturulup birleştirilip okurun kendi beyin kıvrımlarının arasına bükülerek girecek, orada yer edinecek. Okurun, anlatıcınınkine benzer bir sarhoşluk anında da, kendi bilinçakışı yapbozu belirecek... Bir eser etrafında şekillenen düşünce bricolage'ı... Kitabın prologue'u, "Dolmuşta" bu nedenle hem bir prologue hem de epilogue aslında.

Vesikalı Şehir, üç fasıldan oluşuyor: Şehrin Zamanı, Şehrin Eşiği, Islak Rüyalar Şehri. Her bir fasıla eşlik eden bir de kısa öykücük var (deneme de denebilir veya "sahne" zira bu ara bölgeler çok "arada": sinematik yazın diyebileceğimiz bir türde). Tüm kitapta varlığını her daim sürdüren birkaç öğe var: zaman, ritm, eşik, ve kadın.
Modern kent ile fahişe kadının, kırsal ile şefkatli kadının özdeşleştirildiği bir dizi filme bakarken yazar, Vesikalı Yarim'in Sabiha'sını "çok tuhaf çok tanıdık" yapan şeyin ne olduğunu da anla(t)maya çalışıyor. Feride Çiçekoğlu, bu kitabın oluşmasında Çok Tuhaf Çok Tanıdık'tan ilham aldığını açıkça vurguluyor. Yazarın samimi itirafları da kitabın "çok-tarzlı" yapısının arkasındaki oluşma sürecine ışık tutuyor: "İyi bir roman, insanda roman yazma isteği uyandırırmış. Benimki de o hesap ... Derdimi, yolları bir minibüste kesişen insanların hikayeleriyle anlatmak veya bir film senaryosu gibi kurgulamak aklımdan geçmedi değil. Ama adım adım işin içine girdikçe, yaşadığım sürecin kendisini de sorgulayan, sezgilerden yola çıksa da duygulardan arındırılmış izlenimi veren, yer yer dipnotlarla desteklenmiş bir anlatıyı denemek istedim." Böylece yer yer sinematik öykücükler, yer yer akademik tonda yazılar ile ilerliyor kitap.

Metropolis ve Sunrise'dan Dark City ve Sin City'e, Cleo de 5 a 7'ten L'Avventura'ya, Şehvet Kurbanı ve Yalnızlar Rıhtımı'ndan Ah Güzel İstanbul'lara ve Anlat İstanbul'a kadar otuzun üzerinde filmde kadın karakterler üzerinden kent ve kadın ilişkisine bakıyor Feride Çiçekoğlu. Vesikalı Yarim'in Sabiha'sı üzerinde özellikle duran yazar, Reha Erdem'in Korkuyorum Anne'siyle noktalıyor sözünü.

Sinema, kent ve kadın ilişkisiyle ilgilenen herkesin seveceği ve yararlanacağı bu kitap harikulade keyifli.

1 comment:

  1. Feride Çiçekoğlu ile ilgili bir post ekledim bloguma, acaba hiç ingilizce çevirisi var mıdır diye araştırırken benzeri bu blog çıktı karşıma ... iyi ki çıkmış :)

    merak ederseniz diye: http://pukvorm.blogspot.com/2012/02/sizin-hic-babanz-oldu-mu-feride.html

    ReplyDelete